6 Aralık 2014 Cumartesi

Çocuk Oyun Oynamalı, Ama Nasıl Oyun?

Son zamanlarda takip ettiğim sitelerden bir tanesi www.eğitimpedia.com. Bu site ile Facebook'ta paylaşılan ve Demet Sunar tarafından hazırlanmış "Serbest Oyuna Ne Oldu?" ve "Silikon Vadisi Yöneticilerinin Çocukları Neden Teknoloji Girmeyen Bir Okula Gidiyor?" başlıklı yazılar sayesinde tanıştım.  "Serbest Oyuna Ne Oldu?" başlıklı yazıda oyunun, özellikle de çocukların istedikleri gibi oynamanın çocuklara faydalarına değinilmiş.

"Günümüzde öğretme odaklı yapılandırılmış oyunların (yetişkin tarafından yönlendirilen, kurallı, hedefe yönelik) serbest oyunun yerini almasıyla ilgili ciddi endişeler var. Ufak yaşta bilgiyle doldurulan ve çok fazla yönlendirilen bu çocuklar, kendi kendilerine ya da diğer çocuklarla oyun kurmayı, hayal güçlerinin ve yaratıcılıklarının sonsuzluğunda uzun uzun zaman geçirmeyi, öğrenmenin en temel güdüsü olan merak etmeyi ve deneyerek keşfetmeyi kaybetmeye başlıyorlar. Ayrıca çocuklar yetişkinler tarafından yönlendirilerek oyun oynamaya o kadar alışıyor ki, günlük hayatlarında yapılandırılmış aktivite olmadığı zamanlarda çok çabuk sıkılır hale geliyorlar.
Serbest oyun deyince neden bahsediyoruz peki? Çocukların kendi merak ve keşif güdüleriyle başlattıkları ve yarattıkları dünyada, hiçbir müdahale olmaksızın istedikleri rollere büründükleri, bu rolleri istedikleri gibi değiştirdikleri, hiçbir kuralın olmadığı, nereye gideceğine ve nasıl bir şekle bürüneceğine sadece ve sadece çocukların karar verdiği oyunlardan bahsediyoruz. Yani dışarıdan bakan biz yetişkinlere pek bir şey ifade etmeyen, “Napıyor bu deliler?” ya da “Çocuk işte” dedirten türden oyunlardan. Ve biz yetişkinlerin bir zamanlar doya doya oynadığı oyunlardan. Ayrıca nesillerdir insan gelişiminin doğal ve evrimsel parçası olan oyunlardan.
Oyun hakkında yapılan sayısız araştırmanın hiçbiri serbest oyunu sadece hareketli çocukların enerjilerini boşalttığı anlamsız bir aktivite olarak görmüyor. Çocuklar sanılanın aksine en çok oyun oynadıkları zaman öğreniyorlar. Çünkü beyni serbest oyun kadar harekete geçiren başka hiçbir şey yok. Serbest oyunun belirli kuralları takip etmeyi gerektirmemesi ve yaratıcılığı desteklemesi, beyin gelişimini yapılandırılmış oyunlara göre daha olumlu etkilemesini sağlıyor. Serbest oyun, sosyal adaptasyon, stresle baş etme ve problem çözme gibi bilişsel becerilerin oluşmasında da çok önemli bir rol oynuyor."

Yine İngilizce olarak yayımlanan "Simon Says Don't Use Flash Cards" başlıklı blog yazısında da geleneksel çocuk oyunlarının çocukların gelişimi için daha faydalı olduğu belirtilmiş. İlgilenenler bu bağlantıdan yazının tamamını okuyabilirler. Yazıda, günümüzde anne babaların çocukların zekalarını geliştirici oyun ya da oyuncaklara olan takıntısı eleştiriliyor. Okul öncesi dönemde yapılan okuma, flaş kartlar ve dil öğrenme kasetleri gibi faaliyetlerin okuldaki becerilerini artıracağını, fakat bu tür aktiviteler yerine dur-koş, deve-cüce, el çırpma gibi tipik çocuk oyunlarının oynanmasının çocuğun dikkat, kuralları hatırlama ve kendini kontrol etme gibi becerilerini daha fazla geliştirdiği, dolayısıyla da ileri dönemdeki akademik başarısını daha fazla artırdığı ifade edilmiş.

www.egitimpedia.com'da tüm zamanların en iyi 10 oyuncağı hakkında iki bölüm halinde bir yazı yayımlanmış (ilk beş tanesi bu bağlantıdan, diğer  beşi de bu bağlantıdan okunabilir). Bu oyuncaklar sırasıyla sopa, kutu, ip, karton rulo (kağıt havlu ve tuvalet kağıtlarından çıkan), çamur, mandal, top, tencere,  taş ve kum olarak belirlenmiş. Hemen hemen bütün çocuklar burada sayılan oyuncaklarla oynamışlardır ve bence halen oynuyorlar. En azından benim oğlum oynadı. Ben kendi çocukluğumdan hatırlıyorum, mandallarla kule yapardık, burnumuza kulağımıza takıp canavar olur birbirimizi korkuturduk. Değişik türde, renkte ve biçimde taşlar toplardık, beştaş ya da çoktaş gibi oyunlar oynardık. Yine şimdi çocuklarımızı oynatmıyoruz, ama çamur bizim çok oynağımız bir şeydi. Çamurdan tencere, adam, masa, koltuk gibi şeyler yapar, su birikintilerinde kağıttan ya da çöpten gemilerimizi yüzdürürdük. Şimdi çamurun yerini oyun hamurları aldı gibi görünüyor. İple tek başına ip atladığımız gibi, lastikten ip yaparak grup halinde ip atlamaca oynardık. Zevkli günlerdi!

Çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar güzeldi. Hangi oyunlar vardı diye düşündüm. Bir kısmının nasıl oynandığını bile unutmuşum. Çocukluğumda oynadığım pekçok oyun başarılı bir biçimde  www.peribebek.com'da derlenmiş. Üstüne de ekleyebileceğim çok fazla bir şey yok. Ben şanslı çocuklardanım. Bütün çocukluğumun yaz tatillerini köyde geçirdim. Arkadaşlarımla oyun oynardım. Şimdi köyler boşaldı. Benim köyümdeki çocuklar halen bizim oynadığımız oyunları oynuyor mı? Bilmiyorum. Köylerde genelde yaşlılar oturuyor artık. Çoğunluk zorunluluktan şehre akın etti. Çocukluğumda hayvanlara ve bahçelere dair gözlemlerim çok oldu. Yeşili ve doğayı bu sebepten çok severim. Bahçede geçirdiğim zamanların nasıl geçtiğini bilmezdim. Toprakla uğraşmaktan kalan bir alışkanlıkla halen çiçek yetiştirmeyi seviyorum, yazları saksıda domates, biber, nane ve maydonoz yetiştirme çalışmalarım oluyor. Oğlum da eline bir bidon alıp çiçeklerimi suluyor, bir bitki nasıl yetişir görüyor. Parkta çok vakit geçiriyoruz. Bildiğim böcekleri, ağaçları anlatıyorum. Rastlarsak bir meyve ağacına bir meyve koparıp veriyorum. O da meraklı doğaya, devamlı soruyor. Bakıyorum bazen salyangozları ve karıncaları ezmeye çalışıyor. Onların da bir canı var, bize zarar vermiyorlar diyerek onlara zarar vermemesi için elimden geleni yapıyorum. Nitekim, bir iki denemeden sonra vazgeçti o küçücük hayvanlara sataşmaktan. Ama bunları ona söylerken, çocukluğumda pekçok çocuk gibi sineklerin kanatlarını koparıp şimdi uçamayınca ne yapacaksınız diye sinekleri seyredişim aklıma geliyor. Yine her daim hayvanlara, bitkilere zarar vermemiz için tatlı bir dille uyaran anneannem aklıma geliyor. Yediği meyvelerin çekirdeklerini bahçemize fırlatıp gelecek yıl taze bir fidan olmasını umması aklıma geliyor. İnsan farkında olmadan çocukluğundan çok şey öğreniyor. Oğlumun benim gibi bir köy deneyimi olamayacak, ama çevresindeki doğanın farkında olması için elimden geleni yapıyorum. O da daha kargalar gözünü açmadan ya da akşamın zifiri karanlığında parka gidelim diye tutturuyor.

Bu konuda daha fazla okumak isterseniz:




1 yorum:

  1. Ne kadar güzel yazmışsınız:) Oğlumun aynı şekilde büyümesine elimden geldiğince uğraşıyorum; bazen bir yol kenarında bir ağacın gövdesinin kabuklarıyla oynamasını yarım saat bekliyorum, inşallah mutlu bireyler olurlar:)Sevgiler

    YanıtlaSil