18 Aralık 2014 Perşembe

Bağlanma Kuramı ve Bağlanmayı Sağlayan Genetik Davranışlar

Sanal kitap fuarından Turhan Yörükan tarafından kaleme alınmış "Bağlanma ve Sonraki Yaşlarda Görülen Etkileri" kitabını sipariş vermiştim. Kitap İş Bankası Kültür yayınları arasında bulunmaktadır. Geçen Cuma kitap elime geçti. Bir solukta okudum diyebilirim. Kitapta bulunan her bir bölüm, bilimsel bir makale tarzında yazılmış ve bölüm sonunda kullanılan referanslar verilmiş. Kitapta genel olarak bağlanma kuramına ilham veren ve sonrasında bağlanma kuramını destekleyen araştırmalar ile bağlanmanın hangi koşullarda ve süreçlerde gerçekleştiği ele alınmıştır.

Turhan Yörükan'ın kitabının arka kapağında yer alan "Bağlanma, yavru ile onun sosyalleşmesini sağlayan bir anne veya annelik yapan kişi (kişiler) arasında oluşan, sevgiye ve ilgiye dayalı bir bağ kurma olayıdır. Belirli bir kritik devrede meydana gelmesi gereken bağlanma olgusunda yaşanacak herhangi bir eksiklik, zedelenme insanın sonraki hayatında güven verici ilişkiler kurmasını zorlaştırmakta, hatta imkansız hale getirmektedir."  paragrafı bağlanma kuramını kısa ve öz olarak açıklamış. Ama kitabı okumadan sosyalleşme, kritik devre ve annelik ile kasdedilenin ne olduğunu anlamak pek mümkün değil.



Bağlanmayı Sağlayan Genetik Davranışlar


İnsanlar bir sonraki nesillere fiziksel özelliklerini aktarmanın yanı sıra bazı davranış şekillerini ve eğilimlerini de aktarıyorlar. Bu aktarılan davranışlar bir iç tepki davranışı, yani refleks olarak ortaya çıkıyor. Bu iç tepki davranışları da insan yavrusunun varlığını koruması ve geliştirmesi için hayati bir öneme sahip ve herhangi bir öğrenme fiili ile öğrenilmiş davranışlar değil. Yeni doğan bebeklerde emme, kavrama, tutma, tutunma, yürümeyi isteme gibi davranışaların olduğu 25 kadar refleks davranış vardır. Bunun yanı sıra, biyolojik temelli ve evrim sırasında insanların bir sonraki nesillere geçirdikleri düşünülen iki tür davranış şekli daha bulunmaktadır. Birincisi Taxis denilen insanın dış uyaranlara karşı yaptığı hareketler. Herhangi bir duruma uyum sağlamak üzere hemen yapılan bir davranış şekli nedeniyle değiştirilemez olan reflekslerden farklıdırlar. Örneğin, emme hareketi refleks bir hareketken, insan yavrusunun kucağa alındığı zaman kucağa alan kimseye sokularak tutunmak, sarılmak istemesi taxis davranışıdır. Yavru bu davranışları sığınabileceği veya beslenebileceği bir yer bulabilmek için öğrenilmemiş bir davranış olarak yapıyor. Bu tür hareketler de genetik olarak nesilden nesile geçiyor.

İkinci tür davranışlar da sabit hareket kalıpları denen uyum olayına katkıda bulunan, birbirine göre ayarlanmış veya birbirine uyumlu olarak çalışan motor hareketlermiş. Bir bebeğin kendisinin beslenmesi ve bakılması için yaptığı bir takım davranışlarının yanı sıra, annenin ihtiyaç duyması halinde bebeğine bakması, onu koruması gibi davranışlar bu tür davranışlarmış. Örneğin, annesi gibi kendisine bakan kimseyi kaybetmiş bir çocuğun tanımadığı bir kimsenin bacaklarına sarılması, bir çocuğun annesini kaybettiği zaman yaşadığı panik ve korkuyu gidermeye çalışan diğer yetişkinin davranışları, bebeğin gülümseyerek, çeşitli sesler çıkararak bakıcısının dikkatini çekmesi.

Yukarıda verilen 3 tür davranış da genetik olarak bir sonraki nesillere aktarılırmış ve değişmeden varlığını sürdürüyormuş. Bu davranış kalıpları karşılıklı bağlanmanın zeminini oluştururmuş.

Benim yukarıda yer alan bilgilerden anladığım, her kadında doğuştan annelik içgüdüsü bulunmaktadır. İçindeki sesi dinleyen anneler ile bebekler arasında bağlanma bir doğa kanunu olarak gerçekleşiyor. Nitekim, bağlanma kuramını ortaya atan John Bowlby'ın mesai arkadaşı Mary Ainsworth'ün Uganda'da yaşayan Ganda yerlilerindeki anne ve bebekleri gözlemlemesinin nedeni, yerlilerin doğal hayata daha yakın davranışlar sergileyeceklerini düşünmesidir.

İlgili Yazılar:










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder